DOĞU TÜRKİSTAN CUMHURİYETLERİNİN KURULUŞ GÜNÜNÜ ANMAK HER DOĞU TÜRKİSTANLININ VİCDANÎ VE MİLLÎ GÖREVİDİR

Abdurehim Gheni Uyghur

6 Kasım 2020

 

Milli bayramlarına önem vermeyen ve anmayan bir milletin tarih şuurundan bahsetmek pek mümkün değildir.

Anmaya değer milli bayram ve mill kahramanları varken umursamayan ve unutan toplum, er yada geç tarih sahnesinden silinmeye mahkumdur.

Anılarımdan

23 Haziran 2016 tarihinde Amsterdam Dam meydanında başlatmış olduğum tek kişilik barışçıl protestomun iki yılı aşkındır devam etmektedir. Bu süreçte en ilgi çekici ve dünyanın dörtbir tarafından gelen turistleri şaşırtan noktalardan biri Çin rejiminin Doğu Türkistan’da Uygur, Kazak ve diğer etnik gruplar üzerinde gerçekleştirmekte olduğu soykırımlar; diğeri ise Doğu Türkistan’nın Çin’in bir parçası olmayıp, aslında Çin tarafından işgal edilmiş bir ülke olduğu gerçeği idi. Dünyanın ücra köşesinden gelen biri bile Tibet’in Çin tarafından işgal edilmiş bir ülke olduğunu iyi biliyordu, ancak Tibet’in komşusu, kader ortağı olan Doğu Türkistan’ı ve bu toprakların asıl sahibi Uygurlar hakkında bilgisi olmayanların sayısı epey çoktu. Bu yüzden barışçıl protesto sürecinde standıma gelenlere önce haritadan Doğu Türkistan’ın coğrafi konumunu gösterip, bu toprakların Çin rejimi tarafından işgal edildikten sonra ilhak edilmiş yeni topraklar anlamına gelen  “Xinjiang” adının verildiğini anlattığımda, öğrendikleri bu gerçekler karşısında şaşkınlıklarını gizleyemediler.  Hemen akabinde “Uygur Tarihi”  adlı afişimden Hun İmparatorluğu’ndan  son Doğu Türkistan Cumhuriyeti’ne kadar olan Uygur tarihini kısaca anlattığımda hayretler içerisinde kaldılar. Ziyaretime gelenlerden bazıları Uygur tarihi ve kültürü hakkında bilgi sahibi insanlardı. Onların ağzından Uygurlar’ın çok kadim tarih, zengin kültür ve mücadeleci ruha sahip bir topluluk olduğu duyduğumda göğsüm kabarıyordu. Bu süreçte benzeri olaylarla çok kez karşılaştım. Başımdan geçen olaylardan bir tanesini sizinle paylaşmak istiyorum. Bir Alman turist ,  “Uygur tarihi” ve “Doğu Türkistan’da soykırım” temalı afişlerime göz attıktan sonra şöyle dedi: “Uzaktan başındaki Doppa(geleneksel Uygur baş giysisi)’nı  görür görmez senin Uygur olduğuna hemen anladım.  15 sene önce ülkenize seyahat amaçlı gitmiştim. Ürümçi, Turpan, Gulca, Kaşgar ve Aksu gibi bir çok farklı şehirde bulunmuş ve kültürünüzü yakından tanıma fırsatı bulmuştum. Uygurların yabancı turistlere ne kadar saygılı ve nazik davrandıklarını gördüm ve emsalsız misafirperverliğinize şahit oldum. Açık hava müzesini andıran Kaşgar gezimdeki duygularımı ifade etmek için kelimeler kifayetiz kalır. İpek yolu medeniyetinin oluşmasında en önemli unsurlardan biri olan ve bu medeniyetin dünyaya yayılmasında büyük katkılar sağlayan bu milletin, günümüzde Çin’in “Bir Kuşak Bir Yol” projesinin  kurbanı haline geldiğini ve Çin rejiminin acımasızca etnik soykırımına maruz kaldığını bu afişlerden öğrenirken Uygurların kısaca tarihi gözümün önünden film şeridi gibi geçti.”  o bütün bunları söylerken gözlerim doldu. O yine şunları ekledi: “ Şu anki duygularını anlıyorum. Üzülme, bir ulusun kahramanlıkları ile yarattığı tarihi asla unutulmaz, kan ve göz yaşları ile yazılan tarih sonrakilere ders olur. Ben siz Uygurları daima şanlı tarihiniz ile hatırlarım ve başınıza gelen acı olaylardan dolayı derin üzüntü duyarım. Orhun Uygur kağanlığı Moğolistan merkezli kuzey Asya bozkırlarında hakimiyet kurmuş ve şanlı izler bırakmıştır. Moğolistan ve civarında bulunan yazıtlar bunun kanıtlarıdır. Tang hanedanlığı döneminde An Lu Shan isyanı ile başkent elden gitmiş, devlet yıkılmanın eğişine geldiğinde Çinli hükümdarlar Orhun Uygur kağanlığından yardım istemiştir. Bayançur kağan fırsattan istifade Tang hanedanlığı topraklarını işgal etmemiş, aksine 5 bin kişiden oluşan seçkin ordusunu yardıma göndermiştir. Yardıma gelen Uygur ordusu kısa sürede isyanı bastırmış ve Tang hanedanı hakimiyetini yıkılmaktan kurtarmıştır. Tam o sırada Tang hanedanını ortadan kaldırıp Çinlileri köle yapma imkanına sahipken, bunu yapmayıp, aksine insanlığını sergilemiştir. 1949 yılında Çin komünist hakimiyeti kuruldu ve akabinde Doğu Türkistan’i “Uyguların sosyalist devlet kurmalarına yardımcı olacağız ve 5 yıl sonra geri çekileceğiz” yalanı ile istila ettiler. Şimdi ise etnik soykırım uyguluyorlar. Çin rejiminin bu insanlık dışı uygulamaları dünya kamuoyunun güçlü tepkisini çekmesi lazım. Bu protesto gösterinde Uygurların tarihi ve kimliğini günümüzde maruz kaldıkları etnik soykırım olayı ile beraber anlatman çok başarılı olmuş. Bu haklı davanızda sizi her zaman destekler, tez zamanda özgürlüğünüze kavuşmanızı dilerim. Çin rejiminin Sovyetler gibi dağılması yakındır. Bağımsızlığınızı kazanacağınız günler gelecektir, umudunuzu kaybetmeyin.”. İmza topladığım beyaz kumaşın üzerine “Doğu Türkistan’a Bağımsızlık” ibaresini yazan turist benimle hatıra fotoğrafı çekildikten sonra ayrıldı.

 

Tek kişilik barışçıl protesto gösterisi düzenlediğim bu süreçte dünyanın dört bir yanından gelen ve Uygurların davasının haklı olduğunu bilen bir çok turist ile bu tarz sohbette bulundum. Onların bana dedikleri daha çok şöyle oldu: “Sizin maruz kaldğınız zulüm Çin’deki insan haklarının kötülüğünden değil, aksine sizin ülkenizin Çin’in istilasına uğramasındandır. Çünkü Çin hiçbir istilacıya benzemez, o dünyadaki en rezil, aşağılık ve acımasız istilacıdır. Onların amacı sizi sonsuza kadar ayağa kalkamaz hale getirmek ve nihayetinde sizi yer yüzünden yok etmektir. Siz şu an burada, özgür bir ülkede yaşıyorsunuz, en azında burada özgürce yaşayın, güçlü olun, bağımsızlık isteğinizi inancınıza dönüştürün, evlatlarınızı millî şuur ile eğitmeyi ihmal etmeyin.”

 

Biz millî şuurumuzu nasıl canlandırırız? Devlet olma ideolojimizi nasıl oluştururuz? Bu konu üzerine çok kafa yordum. Biz müslüman bir topluluk olarak ümmetin bir parçası olduğumuzu düşünüyorduk, ancak günümüz müslüman aleminde artık ümmet anlayışının olmadığını anladık. Çinliler de bu konuya hakim oldukları için müslüman dünyasının gözleri önünde bize zulmedebildi.  Çinliler bin yıllardır “Dili başkanın kalbi de başkadır” anlayışı ile hareket ettikleri için kendinden olmayan diğer tüm toplulukları düşman bellemekte ve bu yüzden Doğu Türkistan halkını etnik soykırıma tabi tutmaktadır. O zaman bizim varoluşumuzun temel dayanağı ve amacımız nedir? Millî şuur ve millî devlet. Allah bizleri Uygur olarak yaratmış, Doğu Türkistan’ı ise bize toprak olarak vermiştir. Her toplumun özgünlüğü Allah’ın bir ayeti gibidir, onu korumak imanın gereğidir. Uygurların toprağı ve bu toprağın egemenlik hakları Uygurlara aittir. Bu bizim ülkümüzdür. Bağımsızlığı ruhumuzda, ideolojimizde, düşüncemizde ve davranışımızda gerçekleştirmemiz gerekmektedir. Bunun için elimizden gelen tüm gayreti sarfetmemiz, dünya kamuoyunun bilinçlenmesini sağlamalıyız. Bunları gerçekleştirmenin bir çok yolu vardır, bunlardan en önemli ve en etkin olanı ise her yıl Doğu Türkistan Cumhuriyeti’ni anma etkinliklerini gerçekleştirmektir.

 

Doğu Türkistan halkı 12 Kasım 1933 tarihinde Kaşgar’da ve 12 Kasım 1944 tarihinde ise Gulca’da iki defa Doğu Türkistan Cumhuriyeti’ni kurmuştur. Binlerce şehit ve gazilerimizin canı ve kanı ile bedel ödeyerek kurduğu bu cumhuriyetlerin ömrü çok kısa olmuş, türlü entrikalar sonu yıkılmış olmasına rağmen yıllardır halkımız tarafından hiç unutulmamış ve her sene 12 Kasım tarihinde yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız tarafından anılmaktadır. Bu cumhuriyetleri anma etkinliği yolu ile biz Uygurların özgürlüğüne düşkün, kendisini yönetebilme kabiliyetine ve yüksek demokratik şuura sahip bir toplum olduğumuzu ortaya koyuyor, Doğu Türkistan halkının bağımsızlığına olan inancı ve iradesini dünyaya haykırıyoruz.

 

Bu iki cumhuriyet, Doğu Türkistan bağımsızlığının sembolüdür. Bu iki cumhuriyetin bizlere kıraktıkları değerli bilgiler, acı tecrübeler ve  mücadeleci ruh, bağımsızlık yolunda durmadan mücadele eden halkımızı manevi olarak desteklemektedir. Cumhuriyetlerimizi anmak ve onların izinden gitmek her bireyin millî ve vicdanî görevidir.

 

Geçen sene Amsterdam Dam meydanında Doğu Türkistan cumhuriyetlerini anma etkiliği düzenledim ve etkiliğimize 200’den fazla Uygur vatandaşımız iştirak etmişti. Doğu Türkistan istiklal marşı okunduktan sonra etkiliğimizin önemi hakkında 3 dilde konuşma yaptık ve bunu canlı yayın ile tüm dünyaya duyurduk. Bu defa anme etkinliğine Çin rejiminin Doğu Türkistan’da uygulamakta olduğu etnik soykırımı konu edinen 10 parçadan fazla afiş ile iki cumhuriyet ve Uygur tarihi konulu dövizlerimi açtım. Bunlardan herkesin dikkatini en fazla çeken ise iki cumhuriyet ve Uygur tarihi konulu dövizler oldu. Bunlarla ilgili sosyal medyadan Uygur dostlarının çok daha fazla takdir ve tebrik mesajları aldım. Gelen mesajlar ağırlıkla Uygurların Çin zulmünden kurtulup bir an evvel bağımsızlığına kavuşmasını temenni etme yönünde idi. Bu satırları okuduğumda çok  duygulandım ve atalarımızın yazdığı bu şanlı tarihten gurur duyarak onları rahmet ve minnetle andım. Bu etkiliğin önemini kavradıktan sonra, atalarımın izinden gitmek ve bağımsızlık için yaktıkları bu meşaleyi söndürmemek için her sene Amsterdam’da Doğu Türkistan Cumhuriyetleri anma etkinliğini gerçekleştirmeyi kendime bir sorumluluk ve görev olarak belirledim. Bu sene anma etkinliğini aslında daha da büyük ve coşkulu tertip etmeye niyetlenmiştim, ancak malumunuz Çin virüsünden dolayı Hollanda hükümetinin kararı gereği 20 kişilik bir anma etkinliği için izin alabildim. Etkinliğimiz yine Amsterdam’ın Dam meydanında gerçekleşecektir.

 

Devletimizi ana vatanımzda kurmadan önce onu evvela kalbimizde kuralım, davranışlarımızda gerçekleştirelim. Her sene bu kutlu günü, Doğu Türkistan Cumhuriyet bayarmını dünyanın her yerinde farklı, anlamlı ve coşkulu bir şekilde kutlayalım. Dünya bizim bağımsızlık isteğimizi haykıralım.

 

Etkinlik vakti: 14 Kasım 2020, Cumartesi saat 13:00

 

Uygur Türkçesinden Türkiye Türkçesine Aktaran: Erkin Köktuğ